The Wall Albüm ve Filminin Açıklamaları 2. Bölüm
Happiest Days Of Our Lives – Hayatımızın En Mutlu Günleri
[Roger Waters]

Parça her nekadar zafer kazanmış edasıyla bitse de, Pink’in bu küçük keyifinde karanlık noktalar bulunmaktadır. Hocasının hak ettiği davranışı görmesiyle tatmin olmasına karşın Karmik döngü albümün devamında yıkıma yol açacak şekilde sunulacaktır. Pink hakkında şu anadeğin bildiğimiz genç hayatıyla daha yetişkin ve onun eski öğretmeninin hayatı hakkında pek çok açıdan paralellikler kurulabilir. Her ikisi de kendi kişisel acılarını başka yerlerden çıkarmaktadır ve hayatlarındaki kişilerin yarattıkları boşlukları yaşamaktadır.

Öğretmenin mevcut hali büyük ihtimalle kendi benzer geçmişe sahip baskı altında geçen bir çocukluk eğitiminin yansımasıdır. Çocuklardan kişisel mutlusuzlukları, kendini azarlanmış hissedeceği mutsuz evliliği bu tatminsizliğin okulda çocuklar üzerindeki otoritesiyle kapatmaya çalışır.
Bu davranışlar ne onunla sona erecek ne de ondan sonrakilerle. Çocuklar üzerinde yarattığı etki bir sonraki ve ondan sonraki jenerasyonlara sarkarak kendini tekrar edip aynı acıların aktarılmasına devam edecektir. Daha sonraki hayatındaki Pink gibi öğretmenin bu şiddet döngüsünü durdurma gücü vardır. Bu yüzden kendisini kendi duvarının arkasında savunmayı seçer sıkıntıları hayata geri döndürerek korunmayı seçmektedir. Ne yazık ki kendi duvarını savunurken öğretmen öğrencilerinin eğitimi sırasında kendilerini duygularından ve dünyadan kopmalarına neden olacak kendi küçük duvarlarına tuğlalar sağlar.
Şarkının sonundaki çifte anlattım – doğrudan Karmik adaletsizlik döngüsüyle ironik olarak – şarkının adıyla anlatılır. Sadece sözler açısından düşünüldüğünde dinleyen biri “the Happiest Days of Our Lives – Hayatımızın En Mutlu Günleri” adını, 9-5 arası şuursuzca çalışma hayatının, ödenecek faturaların, taksitlerin, morgıçların, ilişkilerin kısacası tüm hayatın ağırlığının insanların omzuna çökmeden önceki çocukluğun en mutlu yaşandığı dönemin nostaljik fikrine alaycı bir gönderme olduğunu düşünebilir. Waters’in sunduğu gerçek ise acılar, hayal kırıklıkları, korku, bastırılmış duygular ve şüphelerle dolu bir çocukluktur. Bu yetişkinlikteki herhangi bir dönemde olabileceği kadar yoğun olabilir. Ancak öte yandan biz bunun Pink için karşılaşacağı parçalanmış yaşamının en iyi dönemi olabileceğini biliyoruz. Hocası ona farkında olmadan utanç ve aşağılama yoluyla hayattaki pek çok şey gibi “Mutluluk” tanımının da göreceli olabileeği kavramını öğretmiştir artık.
Devamında gelen film görüntüleri Pink Floyd’un günlük yaşamla yüksek duygusal yoğunluğu harmanlayıp vurgulayabildiğini gösterir. Buna en güzel örnek şarkı tam olarak başlamadan önce Pink ve iki arkadaşıyla “When the Tigers Broke Free, Part 2” sırasında elbise dolabında bulduğu mermileri tren raylarında trenin geçişi esnasındaki patlamalarda görürüz. Patlamalar esnasında tünel duvarına yapışan Pink vagonlarda yüzleri olmayan insanları – öğrencileri görür. O esnada tünelin ucunda görülen öğretmeni ona bağırmaktadır “stand still, laddie! – düzgün dur çocuk!”.
Dış gerçeklikle Pink’in hayal dünyası arasındaki geçiş öyle doğrudan ve kesintisizdir ki izleyici (ve belki Pink’in kendisi bile) buna şaşırarak tepki verir. Fantazi ile gerçek arasındaki bu efekt izleyiciyle Pink arasında bir bağ oluşturur.
Biz ilk elden Pink’in tek başına yaşadığı çelişkileri görür ve hissederiz. Ekranda “gerçek gibi duran Pink’in parçalanmış zihninin yarattığı en fantastik görüntüdür. Bu örneğin hayali yönü oldukça aşikar olmasına rağmen, filmdeki diğer olaylar daha az fark edillebilir niteliktedir ve gerçekte izleyiciyi Pink’in yaşadığı çelişkili pozisyonuna koymasını sağlar. Bu filmde sadece bir bölüm olmaktan başka izleyiciye hikayenin filmdeki anlatımında sadece gerçekleri değil hissi de yakalayabilmesi için yapması gereken tek şey “claw through the disguise – bu riyakarlığı parçalamak” tır.
Şarkıdan önceki sahnede patlayan kurşunlar eşliğinde görünen yüzü olmayan yolcular ile 2. Dünya Savaşında toplama kamplarına gönderilen milyonlarca yahudi arasındaki paralelliktir. Elbette ki Waters’in baskı altındaki öğrencilerle ölüm kamplarına gönderilen yahudiler arasında bağlantı kuracağını düşünmek saçmalıktır ancak benzerlikler olduğunu düşünmemizi istemesi muhtemeldir. Her iki oluşumda da (bazı okullar ve toplama kamplar) insanların kişiliklerini yok edip haklarının gasp edildiği makineler olarak düşünülebilir. Domuz görünümlü maske aslında ağızsız ve gözsüz insanları tasvir eder. Kabaca kesilmiş gözler ve ağızdan oluşan maskeli insanlar insandan çok niteliksiz insan kitlelerine göndermedir. Korku ve nefret tabanlı sistemler insanların ruhlarını etkisiz hale getirmek ve karşıtlarını engelleyebilmek için kişiliklerini öldürmeye çalışırlar. Bu sistemde tünelin ucundaki okul yöneticisi büyük gençlik kitlelerini istenen formata sokmak açısından totaliter mekanizmanın dişlileri içinde büyük bir önem taşır. Sonunda “The Thin Ice” parçasındaki askerlerin bilinmez bir sis bulutunun içine doğru yürüşleriyle benzer olarak Pink de trenin bıraktığı dumanın arkasından kişiliğini kaybetmiş halde okul günlerinin hatıralarına döner.
Tünel sahnesinden hemen sonra öğretmen odalarında öğretmenlerin derse hazırlanışını görürüz. Sabah zilinin çalışından sonra her öğretmen kalkıp üstünü düzeltir ve savaşa hazırlanan asker görüntüsünde hazırlanırlar. Pink’in hocasının komutasında askeri düzende birlik halinde odayı terk edip koridorlarda çift sıra sınıflara yürürler. Genellikle fark edilmeyecek bir konu da koridorun renk düzenidir. Duvarların üsttü beyaz altı ise kırmızı yapısıyla daha sonra Pink’in çapraz çekiçli diktator davranışlarının işaretinin fonu olacaktır. Bu arada beyaz’ın genel olarak masumiyet simgesi, kırmızının ise kan ve günah simgesi olması ilginçtir. Bunları bir araya getirmek, günah ve masumiyet, kırmızıyla beyaz…. sonucu Pembe – Pink’dir.
Bir sonraki sahnede, öğretmen Pink’in şiirler yazdığını fark eder ve sınıfta yüksek seesle bunları okur. Bu arkadaşlarının gülüşmesine ve hocası tarafından ders dışı konularla ilgilendiği için eline cetvelle vurur. Pink’in gelecekteki rock yıldızı haline gönderme yapan Pink Floyd’un zengin ve ünlü yaşamı hakkındaki kurgusal “Money,” şarkısının sözleridir okunan. Pink’in kişiliği üzerinde durmayan hoca Geomeri dersine ezberci bir şekilde devam eder. Bu şekilde ezberci eğitim sistemi Aldous Huxley’in A Brave New World – Yeni Dünya kitabında anlattığı uykuda tekrarlanan derslerin uykudaki bebeklere makinalar yoluyla defalarca tekrarlanmasının çocuklar tarafından formül olarak kabul edilmesini anlatan “hypnopedia” kitabına göndermedir. Bu şekilde bilinçaltı beyin yıkama Pink’in hocası tarafından kullanılan “uygun vatandaş” yetiştirme yöntemi için kitapta anlatılana benzeyen yöntem bio-mühendislikle şekillendirilen model öğrenci yaratmayı amaçlar. (Daha fazla Huxley göndermesine “Goodbye Blue Sky” parçasında rastlayacağız.)
Another Brick In The Wall – Duvardaki Diğer Tuğla –II
Roger Waters ve David Gilmour birlikte söyler:
Eğitime ihtiyacımız yok
Düşünce denetimine de ihtiyacımız yok
Sınıflarda aşağılanmaya da
Öğretmenler rahat bırakın çocukları
Hey öğretmen! rahat bırak biz çocukları
Hepsi hepsi, yalnızca duvardaki birbaşka tuğla
Hepsi hepsi, yalnızca duvardaki bir başka tuğlasın sen.
Islington Green İlkokulu öğrencileri tekrar ederler:

Düşünce denetimine de ihtiyacımız yok
Sınıflarda aşağılanmaya da
Öğretmenler rahat bırakın çocukları
Hey öğretmen! rahat bırak biz çocukları
Hepsi hepsi, yalnızca duvardaki birbaşka tuğla
Hepsi hepsi, yalnızca duvardaki bir başka tuğlasın sen.Brick In The Wall üçlemesinin ikinci ve en ünlü bölümü “Happiest Days of Our Lives – Hayatımızın En Mutlu Günleri”nden anlatıma devam eder. Parçanın burasında evinde hayal ettiği öğretmene karşı artık başkaldırıya geçilmiştir. Aynı hayalde artık sadece Pink değil öğrenciler de kendilerini ezen öğretmenlere karşı şarkıyı bir marş’a dönüştürerek başkaldırmaktadırlar. Şarkının 1979 yılında piyasaya çıkışından itibaren tüm dünyada öğrenci ve ergenler parçayı eğitimdeki baskıya karşı anarşik bir başkaldırının marşı olarak kullanmaya başladılar.
Kimi kendi okulundaki sisteme karşı buradaki sözleri sloganlaştırdı, kimi hükümet politikalarına karşı kullandı. Sonuç olarak dönemin Güney Afrika yönetimi bu parçanın okullarda çalınmasını, kimi ülkeler ise işi tüm ülke genelinde albümün ve Pink Floyd’un yasaklanmasına (dönemin Sovyetler Birliği gibi) kadar götürdüler.Ancak tüm bu aşırı görüşlere karşı şarkı gerçekte Waters’ın bir çocuk olarak yaşadığı belli tarz öğretmen ve eğitim sistemlerine karşıt olarak yazılmış bir parçadır. “Happiest Days” de anlatılan, öğrencilerin düşüncelerini kontrol etmek isteyen, onları sınıfta küçük düşürüp aşağılayan öğretmenlere karşı yazılmıştır özel bir anlatıma sahiptir.
Waters, sadist okul hocalarının daha bir dönümlük arazi tanımını öğrenemeyen öğrencilerinin yaratıcı düşüncelere sahip olamayacağı fikrinde oldukları için onları ezberci öğrenmeye iterek sosyal klonlar üretmeye çalışıyorlardı. Aynı şekilde “Eğitime ihtiyacımız yok” sözü iki yönlü bir göndermedir. İlki “don’t” ve “no” gibi iki çiftli negatif içermesinden dolayı birbirlerini iptal ederek “Eğitime ihtiyacımız var,” eğitim iyi ve gelişmiş insanlar yaratır önermesi içerir. İkinci olarak ise çiftli negatif anlatımı güçlendirir ve “Bu şekilde bir eğitime ihtiyacımız yok” vurgusunu güçlendirir. Bu açıdan bakıldığında “Another Brick, Part 2” bugün pek çok yerde kabul edildiği marş şeklindeki anlamı bütünüyle bir devrimsel bir başkaldırı yerine kişisel bir karşı koymadır. Sadece Pink’in durumunda şiir yazan çocukta olduğu gibi belli tür hoca ve sistemlere karşı yazılmıştır.
İronik olarak şarkı her nekadar kişilik savunucusuysa sözler gayet uyuma işaret eder. Önceki parçadaki “Happiest Days – Mutlu Günler” benzetmesi birici tekil şahıs anlatımındayken da bu parçada öznel bir anlatım yoktur. Onun yerine daha toplu olarak “Eğitime ihtiyacımız yok,” vurgusu yapılırken devrimcilik bile toplu hareketin gerekliği işaret edilir. Birlikte hareket etmek her zaman kötü değildir. The Wall da toplu hareketler sürü tarzı genellikle kişiliksizlik, ve militarizm olarak nitelendirilirken, diğer taraftan insanlığın da toplumla uyum içinde olması zarureti vardır. Kendini daha içe kapalı ve dünyadan soyutlamış Pink’in kendini daha kötü hissetmesi tesadüf değildir. Waters’ın kendi otobiyografik geçmişinde aldığı takıntılı eğitimini “eğitime ihtiyacımız yok / düşünce kontrolüne de,” sözleriyle eleştirerek, topluma bu tarz bir eğitimin gelişme için aşılması gereken döngüler olduğunu ifade ediyor.
Müzikal olarak, “Another Brick in the Wall, Part 2” ilk bölümünden daha çeşitli ve canlı olduğunu söyleyebiliriz. Daha önce bahsedildiği gibi, “Brick In The Wall” üçlemesi Pink’in de gelişmesini yansıtıyor. Sakin ve tekrarlayan riflere sahip birinci bölümde Pink’in kendi farkına varışı, ikinci bölümde daha enerjik ve gençlik haykırışı, sanatçı hayal dünyasını temsil ediyor. Birinci bölümdeki gitar solosu ise kişisel ifadenin kendini palatması gibi duvarları kırıyor fakat sonuçta okul bahçesindeki sesler arasında yok olur. Hepsinin üstündeyse öğretmenin bağırışları “Yanlış, yeniden yap!” ve “Doğru dik dur!” emirleri takip eder. Ardından ünlü sözleri “eğer etini yemezsen tatlıyı alamazsın” (bir çeşit iyi birşey yapmazsan senin için kötü olur, acıyı tatmazsan tatlıyı anlayamazsın psikolojisi vurgulanmaktadır).
“Another Brick in the Wall, Part 2,” şarkısının popüler oluşu gibi filmdeki bu bölüm de çok farklı ve en bilinen Pink Floyd videolarındandır. Sahnedeki karanlık ve atmosfer büyük oranda kendi eğitim şeklinden ilham alarak sanat eserleri üreten Gerald Scarfe’ın eseridir. Aynı ritmde yürüyen kişiliklerini kaybetmiş ruhsuz öğrenciler onları öğütecek olan makinaya doğru yürürler. Bu deformasyona uğramış insanlığın, ezilmiş, sessiz çoğunlukların büyük bir et öğütücüsünden aynı görünümdeki solucanlara dönüşünün sahnesidir. Abartılı bir anlatımla acı mesajı anlatan görüntüler etkileyicidir. Kişisel veya toplumsal her türlü eziyetin şahsiyet kaybına yol açtığı bunun da ruhsuz bir homojenliğe dönüşerek çürümeye neden olduğu tasvir edilir. Etin solucan’a dönüşmesi albüm boyunca sıkça tekrarlanan bir semboldür. Çekiçler duvarı parçalayan ön önemli semboldür ancak bu hem yapıcı hem yıkıcı özelliğinden dolayı gücü temsil eder. Yapabilen ve aynı zamanda yıkabilen güç. Bir çekiç bir evi yapabileceği gibi evin yıkımında da kullanılabilir. Benzer şekilde gördüğümüz öğütücü makinede de çekiçler vardır ve metaforik olarak ideal toplum üyesinin yaratılması için çocukluğun yok edilişinin aracıdır. Pink’in buhranı artıkça iki tür sembolik yapı da filmde ve albümde daha sonra detaylı olarak belirir .
Her ne kadar şarkının ikinci bölümünde öğrenciler başkaldırıp bir devrim yaratmaya çalışsalar da birlikte simetrik bir şekilde oturup, ritme uygun adım yürüyüp toplu olarak başkaldıran sözler söylemektedirler. Tüm başkaldırı niyetlerine rağmen homojen tek bir vücut gibi hareket ederler. Dahası çekiçlerdeki çifte karakter gibi yapıcı devrimi yani kişiliklerini kazanmayı okullarını şiddet kullanarak, öğretmenlerini baskı dönemlerinin enstrumanlarının ateşinde ölü yakma törenine benzer bir yıkmaya başlatırlar. Burada (çocukların metaforik savunmaları) kontrolsüz bir gücün anarşisine dönüşerek tamamen yıkıcı yok edici bir başka güce dönüşmüştür. Hikayenin bu bölümü, bir adaya düşen uçakta kurtulan çocukların yarattığı otorite / güç çekişmelerinin anlatıldığı William Golding’in “Lord of the Flies – Sineklerin Tanrısı” romanına benzer. Waters burada da güçlerin yapıcı ve yıkıcı etkilerine vurgu yapmaktadır. Hernekadar baskıcı rejimler kişisel gelişmeyi önlese de, hiçbir otoritenin olmayışı daha da yıkıcıdır.
Baskıcı hocaların çocuk kişiliklerini ezmesinden daha kötüsü ise herhangi bir eğitimin olmamasıdır. Bu bakımdan hayat çok ince bir çizgide iki farklı ancak eşit oranda tehlikeli güçler arasında kalmaktır. Bu yüzden Another Brick In The Wall 2. Bölüm bilinçaltımıza merkezci, kontrollü, aşırı uçlara kaçmadan gerçekleşecek bir eğitim sistemini tavsiye eder.
Çocukların fabrika-okul görünümündeki binaya yürüyüşleri çok belirgin bir hayaldir, gitar solodaki başkaldırı ise gerçek gibidir. Bu izleyicilerde bu olayların gerçekten olup olmadığına ilişkin bir çelişki yaratır. Şiddeti normal gösterecek bir olay anlatılmamaktadır. Sahne öğrenciler öğretmenlerini yaktıkları ateşe atacakken hayalden çıkarak gerçek hayata dönüp o sırada öğretmeni tarafından aşağılanan Pink’e cetvelle vurduğu “the Happiest Days of Our Lives” sahnesine döneriz. O andan itibaren anlarız ki okulda gururu incinmiş bir okul öğrencisinin hayal dünyasındaydık. Zaman geçtikçe Pink’in içinde kaldığı duvar ve dışına ait gitgelleri ve hayalleri defalarca yaşayacağız.
Sözlerdeki “Ben” birinci tekil kişisinin yokluğu gibi intikam ayaklanmasında da Pink yer almamaktadır. Genellikle birinin rüyasında kendisi değişimi sağlayan baş karakter olarak kahraman rolünde görülmesine rağmen fabrika/okul sahnelerinde Pink görünmez. O sadece bunları kenardan hayal eden kişidir, kişisel özgürlük savaşında yer almaz. O artık kendi rüyalarında bile rol alamayacak kadar sindirilmiştir.
The Wall açıklamaları 1. bölüm
The Wall açıklamaları 3. bölüm
The Wall açıklamaları 4. bölüm
The Wall açıklamaları 5. bölüm
8 Kasım 2010 tarihinde Merak Edilenler, Türkçe Sözler ve Açıklamalar içinde yayınlandı ve açıklama, album, Floyd, Nick, Rick, Syd, The Wall, İnceleme olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. Yorum yapın.
Yorum yapın
Comments 0